İltihaba Ne İyi Gelir? Resveratrol ve İltihap

Resveratrol (3,4′,5-trihydroxystilbene); siyah üzüm kabuğu, ahudududa, yer fıstığı, dut, kızılcık, yaban mersininde bulunan antioksidan, antienflamatuvar ve antikanser etkileri ile bir çok hastalığın önlenmesinde etkili olabileceği düşünülen bir fitoaleksindir. Bitkiler bu maddeyi özellikle de bakteri- mantar gibi ataklara maruz kaldıklarında kendini savunma yanıtı olarak üretirler. Resveratrol takviyelerinin çoğu Polygonum cuspidatum adı verilen bir bitkiden üretilir. Diğer resveratrol takviyeleri, kırmızı üzüm özlerinden yapılır.

Resveratrol serbest radikalleri nötralize eden ve vücudun oksidasyona karşı kendi koruyucu sistemini uyaran doğal bir antioksidan maddedir. Birçok polifenol gibi resveratrol antioksidan etkisine sahip olsa da, ayrıca bir dizi antioksidan enzimin ekspresyonunu da teşvik eder ve bu da her mekanizmanın oksidatif stresdeki genel azalmaya olan hassas katkısını anlamayı zorlaştırır. Resveratrolün antitümör etkisi büyük oranda antioksidan özelliğiyle ilişkilendirilir.

Çeşitli araştırmalar, resveratrolün kardiyovasküler ve kanser önleyici etkiler gibi farklı tıbbi özellilere sahip olduğunu belgelemekle beraber bu etkilerinin deneysel temeli tam olarak anlaşılamamıştır. Koruyucu etkiler için olası mekanizmalardan biri, inflamatuar yanıtların aşağı düzenlenmesiyle ilgilidir. Resveratrol siklooksijenaz aktivitesini inhibe ederek anti-inflamatuar bir ajan olarak etki gösterir. İnsanlarda C-reaktif protein (CRP) ve tümör nekroz faktörünü azalttığı ve anti-inflamatuar interlökin-10 ve hücre içi adezyon molekülü-1’i artırdığı gösterilmiştir. İskoçya’nın Glasgow Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen ve The Journal of the Federation of American Societies for Experimental Biology’da yayımlanan bir çalışma, resveratrolün akut enflamasyonun kontrolünde yardımcı olduğunu gösteriyor. Çalışmada farelerde enflamasyon oluşturuldu ve daha sonra resveratrol enjekte edildi. Resveratrol lökosit göçünü, inflamatuvar sitokin üretimini ve degranülasyonu engelledi.

Vücudun iltihapla savaşmasının bir yolu, sirtuinler olarak bilinen, özellikle de iltihaplanma ve yaşlanmayla ilişkili proteinleri ve genleri düzenleyen SIRT1 adlı bir enzim sınıfını harekete geçirmektir. Araştırmacılar, resveratrolün SIRT1 genini aktive ettiğini öne sürüyor. İlk bulgulara göre, resveratrol, sirtuinleri aktive ederek maya hücrelerinin ömrünü uzatır. Mayalar, bazı solucanlar ve fareler üzerine yüksek doz resveratrol çalışmalarında ömrün uzamasına karşın, insanlar üzerinde henüz geniş kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmemiştir.

Araştırmalar, resverastrolun antioksidan etki göstermesi, nitrik oksit üretimini uyarması, iltihaplanmayı baskılaması, kan basıncını azaltması ve kan trombosit agregasyonunu engelleyici etkisiyle kardiyovasküler rahatsızlıklarına karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir. Resveratrol insan kanındaki trombositleri aspirin gibi engelleyici etki göstermekte ve kan pıhtılaşmasını önleyebilmektedir. Trombosit toplanması miyokard enfarktüsü ya da inmeyle neticelenen, koroner ya da serebral arteri tıkayabilen bir kan pıhtısının oluşumundaki aşamalardan biridir. Resveratrolun in vitro trombosit aktivasyonunu ve agregasyonunu inhibe ettiği saptanmıştır. İki çalışmada, bir sene boyunca 8 mg / gün resveratrol üzüm takviyesi kullanımının kardiyovasküler hastalık riski taşıyanlarda olduğu gibi koroner kalp hastalığı bulunan kişilerde de inflamatuar ve aterojenik durumu iyileştirdiği görülmüştür. Cell Metabolism dergisinin 2011 Kasım sayısında yayınlanan bir çalışma, 1 ay boyunca günde bir defa alınan 150 mg resveratrolün, ortalama sistolik ve arteryal kan basıncını, tümör nekroz faktörünü önemli oranda düşürdüğünü göstermiştir.

Çeşitli deneyler bu maddenin özellikle kan kanseri, prostat, kolon, akciğer ve pankreas gibi türlerde kanserli hücreleri öldürücü etki yaptığını gösteriyor. İn vitro ve hayvan temelli deneyler, bu maddenin farklı mekanizmalar yoluyla kanser hücrelerinin proliferasyonunu inhibe ettiğini göstermektedir. Resveratrol maddesinin en az bir tür matris metalloproteinaz aktivitesini inhibe ettiği saptanmıştır. Resveratrolün in vitro ve in vivo anjiyogenezi inhibe ettiği tesbit edilmiştir. Resveratrol’un bir dizi kanser hücresi çizgisinde hücre döngüsü durdurma ve/veya apoptozu uyardığı bulunmuştur. İltihap, hücresel çoğalmayı ve anjiyogenezi teşvik eder ve apoptozu engeller. Resveratrolün, siklooksijenazlar ve lipoksigenazlar da dahil olmak üzere çeşitli inflamatuar enzimlerin in vitro etkinliğini inhibe ettiği saptanmıştır. Hayvan deneylerinde resveratrolün oral alımı, topikal uygulama ve enjeksiyonu gastrointestinal sistem, cilt,  prostat, göğüs, karaciğer ve akciğer dahil olmak üzere birçok alanda kimyasal olarak uyarılmış kanser gelişimini engelledi.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

Yorum yapın

css.php