Hidrojen Peroksit Tedavisi

Hidrojen Peroksit, doğal olarak bulunan; kimyasal formülü H2O2 olan ve bazı sağlık görevlileri tarafından “oksijenli su” olarak adlandırılan renksiz ve kokusuz bir sıvıdır. İnsan vücudu bağışıklık sisteminde, bedeni istila eden çeşitli mikro-organizmalara karşı, ilk seçenek olarak  hidrojen peroksit üretir.

H2O2, tıp literatüründe, dezenfektan, antiseptik ve oksitleyici olarak tanımlanır. İnsan vücudu, hidrojen peroksiti yağ, vitamin, mineral, protein ve karbonhidratları metabolize edebilmek için kullanır. Konvensiyonel tıp ve ilk yardımda seyreltilmiş hidrojen peroksit solüsyonu, ciltteki yaralara tatbik edilir. alternatif tıpta ise, hidrojen peroksit genellikle ağız yoluyla ya da damardan verilmektedir. 1920’li yıllarda, ozon ve hidrojen peroksit deneysel olarak soğuk algınlığı tedavisinde kullanılmaktaydı.

Hidrojen Peroksit Tedavisini Savunanların Görüşleri

Hidrojen perkosit, “tekli oksijen terapisi” olarak kabul edilir, çünkü diğer maddeler ile karşılaştığında oksidasyon reaksiyonu diye adlandırılan tek bir oksijen atomu salıverir. Oksijen atomu salıverildiğinde, hidrojen peroksit suya ya da H2O’ya parçalanır. Tekli atom, vücudun içine bırakıldığında, son derece tepkilidir; bakteri, mantar, virüs, parazit, yabancı proteinler gibi istenmeyen, zararlı organizmalar ve hastalıklı dokuları da oksidize edecek ya da moleküler yapılarını azaltacaktır.

Hidrojen peroksit, (H2O2) bir fazladan oksijene sahip su molekülüdür. (H2O) Yutulduğu zaman, oksijen molekülü serbest kalarak, kan dolaşımına fazladan oksijen girmesini sağlar. Doz yükseldikçe, giriş yapan oksijen de yükselir ve zengin oksijenli bir çevre oluşmasına yardımcı olur.

Hidrojen peroksit, hücre metabolizmasının bir yan ürünüdür. Bağışıklık sistemimizin sorunsuz çalışabilmesi için hidrojen perokside gereksinimi vardır. Bir çeşit alyuvarlar olan granülositler, zararlı parazit, bakteri, virüs ve mantarlara karşı ilk savunma mekanizması olarak hidrojen peroksit üretir. Aynı zamanda, protein, karbonhidrat, yağlar, vitamin ve mineral metabolizmasında kullanılmaktadır.

Vücudun bağışıklık savunmasında, hidrojen peroksit  bakteri, virüs ve mantarlara saldırmak üzere, T-hücreleri tarafından salgılanır. Kan trombositleri kandaki partiküllerle karşılaştıkları zaman hidrojen peroksit salgılarlar. Hidrojen peroksit, gerekli oksijen mevcut ise, vücutta suyu oksijenle karıştıran peroksizom denen mikrokorlar içinde oluşmuştur.

Hidrojen peroksitin bakteri yüklü bir kesik ya da yara ile temasa geçtiğinde görülen yoğun köpük, oksijenin serbest kalması ve bakterinin yok edilmesi yüzündendir. Hücrelerin hidrojen peroksit üretme becerileri yaşam için son derece gereklidir. H2O2, istenmeyen bir yan ürün ya da toksin değil, iyi bir sağlık için temel gerekliliktir.

Hidrojen peroksit bir antineoplastiktir yani; tümörler gibi yeni dokuların büyümelerini engeller. Hidrojen peroksit aynı zamanda, vücudun enfeksiyon ve kanserle savaşımında kullandığı interferon ve tümör nekroz faktörünün üretimini çoğaltır. Çoğalmış oksijen gerilimi altındaki kanser hücreleri, ışınlamaya karşı daha duyarlı hale gelir ve yükselmiş oksijen gerilimi, hidrojen peroksit tarafından oluşturulur.

Dr. Otto Warburg kanser oluşumu için gerekli ön şartın, hücresel düzeydeki oksijen eksikliği olduğunu keşfetmiştir.  Kanser hücrelerinin normal ve sağlıklı hücrelerden %60 daha az oksijene gereksinimi vardır ve fazla oksijenli ortamda performans düşüklüğü yaşarlar. Bu yüzden kanser hücreleri, hidrojen peroksit tedavisinin sağladığı yüksek oksijenli ortam sayesinde yok edilebilirler.

Bazı doktorlar, AIDS ve kanser gibi hastalıklarda bu tedavinin kullanılabileceğini savunmaktadırlar. Çünkü kanser hücresi ve AIDS virüsü, her ikisi de anaerobiktir; su ve oksijen reaksiyonu ile hidrojen peroksitin  sağladığı tekli oksijene maruz kaldıklarında onlar için iyi olmaz. Yine, hidrojen peroksit tedavisi savunucuları, bu tedaviyi en çok akciğer hastalıkları için önerirler. Damar içi hidrojen peroksit tedavisi, anfizem için tavsiye edilmektedir. Bazı doktorların düşüncelerine göre, enjekte edildiğinde, hidrojen peroksit akciğerin iç astarını temizler ve nefes alma sürecine de yardımcı olur.

Hidrojen peroksit ya da ozon bir kez vücuda girdiğinde, anaerobik virüs ve mikroplarla (hava olmadan da yaşayabilen virüs ve mikrop türleri) ve hastalıklı ya da zarar görmüş doku hücreleri ile temasa geçen çeşitli oksijen alt türlerine parçalanır. Sağlıklılara dokunmadan bu hücreleri oksitlendirir. Vücut bu özel oksijen formları ile doymuş hale geldiğinde, hastalık mikroorganizmalarının öldüğü ve varolan toksisitenin oksidize ve yok edildiği, bir saflık derecesine erişir.

Oldukça zayıf ve saf hidrojen peroksit (%0.0375 ya da daha az konsantrasyonlar) şekerli ya da tuzlu su solüsyonlarına katılarak hastanelerde damar içi uygulamalarda kullanılmaktadır. Genellikle koldan, geniş damarlara 50-500 ml. dozlar halinde uygulanır. Hastanın durumu ve verilecek doza göre 1-3 saat süren uygulamalar yapılmaktadır. Kronik hastalıklarda tedavi haftada bir uygulanır, ancak zatüree ve grip gibi akut hastalıklarda günlük olarak da verilebilir. Kronik hastalıklara sahip bazı hastalar, seri tedavilere gereksinim duyabilir, 5-10 dizi tedavi görebilir ya da, düzenli aylık bir program belirleyerek  tedaviye devam edebilirler.

Hidrojen peroksit tedavisi yeni bir olay değildir. İlk kez, 1920 yılında, Dr. TH Oliver tarafından, the British Medical Journal (Lancet)’da rapor edilmiştir. Zatüree teşhisi konmuş hastalar hidrojen peroksit ile tedavi edilmiş ve olumlu sonuçlarla karşılaşılmıştır.

1950’li yıllarda, Dr. Reginald Holman, hidrojen peroksiti Walker 256 adenokarsikom tümörü implant edilmiş fareler üzerinde test etti. Farelerin içme suları seyreltilmiş hidrojen peroksit ile değiştirilmişti.  Optimum konsantrasyon, %0.45 olarak rapor edilmişti ve tümörlerin bütünüyle kaybolması da 15 ile 60 gün arasında gelişmişti.

Ozon tedavisi, Almanya’da, 1960’lı yılların başlarından beri lisanslı doktorlar tarafından kullanılmaktayken, ABD’de hidrojen peroksit terapisi, ilk önce Dr. CH Farr tarafından geliştirildi. Dr. Charles Farr, damardan hidrojen peroksit uygulamasının vücutta, toksinleri temizleyen oksidatif enzimleri uyardığını keşfetti. Damar içi H2O2 enjeksiyonunun, metabolizma hızını iki katına çıkardığını bulmuştu. Bu değişiklikler, H2O2 enjeksiyonlarının gözlemlenmiş yararları arasında sayılabilir.

Nairobi, Kenya’daki (Her 8 kişiden birinin HIV/AIDS olduğu) bir medikal kliniğin yöneticisi Dr. Lance Moriarty, hidrojen peroksit uygulamaları ile ilgili olarak; “hastalar, ölümün eşiğinden geri getirilmekteler.” şeklinde konuşmaktadır. H2O2’nin 50 AIDSli / HIV virüsü taşıyan hastaya verilmesinden sonra, 30 tanesi hızlı gerileme devresine girdi, geri kalan hastalar dayanıklılık ve esenlik duygusu bakımından, daha önce hiç deneyimlemedikleri bir çoğalma rapor ettiler. Dr. Moriarty, söz konusu tedaviyi topluluk içinde her uyguladığında sürekli; “ İnsanlar yaşama geri dönüyor. Bu beni çıldırtıyor!” diyordu.

1982 yılında, Winifred Wirth, Ehrlich karsinomu ile enfekte edilmiş laboratuar fareleri üzerinde H2O2’nin oral yolla kullanımının etkisini rapor etmişti. Etkinliğini değerlendirmek için ölüm oranı ve gecikmiş palpabl tümör başlangıcı sıklığı göz önüne alınmıştı.

Kafasında bir sürü soru taşıyan bir grup doktor, 190 ileri derece kanserli hasta üzerinde, radyasyonla birlikte oksijen kaynağı olarak atardamardan hidrojen peroksit kullanma kararı aldı. Bu çalışma için vaka seçimindeki temel kriter, ya tümörlerin çok ilerlemiş ya da, konvensiyonel tedaviye yanıt vermeyen metastatik konumda olmalarıydı. Hastaların %10’undan azının en fazla bir yıl kadar yaşaması beklenmekteydi.

Bu çalışmadaki hastaların 5 yıl içindeki sağkalım portreleri aşağıdaki gibidir:

1.Yıl= %77;   2. Yıl= %62;   3. Yıl= %46;   4. Yıl= %36;   ve 5. Yıl= %28.

Baş, boyun, serviks ve mesane kanseri olan hastalar, standart tedaviye verebilecekleri beklenen yanıttan çok daha iyisini vermişlerdi. Bu çalışmayı gerçekleştirenlerin ulaştığı ilk sonuç; atardamar içi kullanılan hidrojen peroksitin, belli tipteki kötü huylu tümörler üzerinde, standart radyasyon terapisinin etkinliğini arttırdığı yönündeydi.

Eylül 1984 yılında, Walter Grotz, “ECHO” adlı bülteni yayınlamaya başladı. Bu bülten, hidrojen peroksitin farklı uygulamalarını konu almaktaydı.

“Hidrojen peroksit ile ilgili incelediğimiz ve topladığımız 2.500’den fazla referansa göre, bu fizyolojik maddenin, metabolizmada muazzam önem taşıyan bir molekül olduğunu taktir etmekteyiz.

Hidrojen peroksit, vücudun tüm hücreleri tarafından bir çok farklı fizylojik sebep yüzünden üretilir. Granülositler, bakteri, mantar, virüs, parazitlere karşı ilk savunma hattı olarak H2O2 üretir. Oksidaz enzimlerin türlü değişik türlerini kullanan her türlü metabolik yolu içerir. Hidrojen peroksit, protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmaları, bağışıklık, vitamin ve mineral metabolizması ya da akla gelen her sistemi kapsar. Çalışmalarımız, H2O2’nin damar içi enjeksiyonunun pozitif metabolik etkilerini göstermiştir. Hemen hemen her fizyolojik maddeyi oksitleme yeteneği, çoğalan doku ve hücresel oksijen tansiyonu üretmesi, tedavi edici değerini kanıtlamıştır.”

1986 ve 87 yıllarında, Almanya’nın Stuttgart ve Münih kentlerinden iki doktor, vücudun oksijenasyonu gibi basit bir tedavi ile iyileştirdikleri AIDS hastalarının vaka hikayelerini yayınladılar. Doktorlara göre hastalığın ileri safhalarında olan hastalar, hayati riski tersine çevirerek, sağlıklarına kavuşmuş normal hayatlarını sürdürüyorlardı.

Hidrojen peroksit tedavisi, Madison Cavanaugh’ın yazdığı “The One Minute Cure” gibi kitaplarla popülerlik kazanmıştır. Madison Cavanaugh’ın yazdığı son kitap, hidrojen peroksit tedavisinin yüzyıldan fazladır bir çok hastalıkta kullanıldığını anlatmaktadır. Yazar, çeşitli rahatsızlıklardan kurtulmuş insanların ifadelerinin olduğunu söylemektedir. Avrupa bilimsel literatüründe yayınlanan 6.100 makale, bu basit terapinin etkinliğini, sadece hastalıklı hücreleri öldürmekle kalmayıp, aynı zamanda eş zamanlı olarak sağlıklı hücreleri canlandırdığı ve yenileştirdiği canlı enerji ve sağlık kazandırdığını doğrulamaktadır.

Vücutta oksijen oluşturmak için hidrojen peroksit enjeksiyonları kullanmak, dünyada bir çok büyük tıbbi merkezde çalışma konusu olmuştur. Araştırma raporları, Baylor, Yale, Harvard, UCLA, Boston, İngiltere, Japnya, Almanya, İsveç, Rusya, Kanada gibi bir çok yerden gelmiştir. Dr Farr tarafından tanıtılan oksidatif tedavi, yaklaşık 70 yıl önce rapor edilen eski bir tedavinin yeniden keşfinden başka bir şey değildir.

Hidrojen peroksitin ilk hamlesinde, bağışıklık sisteminin ilk müdahele ekibi olan nötrofiller, mikroorganizmalarla savaşmak, hasarlı dokuyu çıkarmak ve inflamasyon sürecini başlatmak üzere yaralı bölgeye doğru saldırıya geçerler. University of Wisconsin-Madison’daki araştırmacılar şimdilerde, yara kaynaklı hidrojen peroksiti algılayan moleküler bir sensor keşfetmişler; nötrofiller, diğer bağışıklık hücreleri, löksitleri ve tümörü etkileyen diğer unsurları yönetmeye başlamışlardır

20 Kasım 20011 tarihinde Nature dergisinin gelişmiş on-line sürümünde, kanser biyolojisi, yara iyileşmeleri, vücudun enfeksiyonlara karşı savaşı ile ilgili geniş bulgulara yer verilmiştir. UW School of Medicine and Public Health (SMPH)’den başyazar ve Dr. Anna Huttenlocher, “Bulgularımız bize, gelecekte, bağışıklık hücrelerini bizim bulduğumuz ve istediğimiz yolda ilerlemeleri adına etkileyebileceğimizi söylüyor.” demektedir

“Tümör, iyileşmeyen bir yara türüdür”, diyor Huttenlocher. Tümörler ve yaralar her ikisi de, yüksek düzeylerde hidrojen peroksit üretirler, ve enflamasyondan sorumlu bağışıklık hücreleri, tümörler gibi yaraları arayıp bulurlar. Ama enflamasyon hücreleri genellikle zararlıdır. Hücreler, tümörün büyüme ve diğer dokuları istila etme yeteneğine katkıda bulunabilir ve yara bölgesinde kronik enflamasyona sebep olabilirler. “Biz şimdilerde, bağışıklık hücrelerini, yara iyileşmeleri için güçlendirmeye çalışıyoruz.

Araştırmacılar, geliştirdikleri bir model ile nötrofillerin balık kuyruğundaki yaralara doğru ilerlemelerini izleyerek bağışıklık üzerinde çalışabilmek için, şeffaf zebra balığı larvaları kullandılar. Hidrojen peroksitin, Lyn adlı bir proteini değiştirdiğini ve bu değişikliğin, nötrofillerin özel bir hücresel yol izleyerek yara bölgelerine gitmelerine yol açtığını bulguladılar. Deneyler, doku yaralanmasından sonra, Lyn aktivasyonunun hidrojen peroksite bağlı olduğunu, ve Lyn’i bloke etmenin nötrofillerin yara bölgelerinde toplanmalarını azalttığını açıkça ortaya koymuştu. Lyn, özellikle lökositlerde, hidrojen peroksit için bir algılayıcı (sensor) olarak ifade edilmektedir.

Lyn, aynı zamanda Src ailesi kinazlar (SFK) olarak bilinen güçlü protein ailesinin bir üyesidir. Bu kinazların bir çoğu, hücresel onkojenler, ya da kanserin öncülleri olarak tanımlanırlar. Huttenlocher’a göre, “Lyn, SFKlerle bir köprü oluşturuyor, ve belirlediğimiz bu yeni yol, geniş olarak yara iyileşmesine ve bağışıklığa kanserdeki hücre davranışı değişikliğine bağlanıyor. Bu bağlantı, bizi yara iyileşmesi ve kanser konularında daha iyi bir anlayışa doğru götürebilir.”

Karşı Görüşün Düşünceleri

American Cancer Society (ACS)’ye göre, hidrojen peroksit ve diğer oksijen bazlı terapilerin, kanser ve tümör tedavilerine yardımcı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Varolan bilimsel kanıtlar, vücutta yükselen oksijen düzeyinin kanser hücrelerine zarar verdiği ya da öldürdüğü iddialarını desteklememektedir. Oksijen düzeyini, tümörün ortasındaki kanser hücresi etrafında yüksek tutmak kolay değildir çünkü kan akımı yetersiz kalır.

Cancer Research United Kingdom, “Kanser ya da bir başka hastalık için tedavi değeri olduğuna dair bir kanıt yoktur.” diyor.

FDA, hidrojen peroksitin yüksek derecede aşındırıcı olduğunu, buruna, boğaza  ve akciğerlere zarar verebileceğini ifade ediyor. Gözlere, körlük de dahil olmak üzere geri dönülmez zararlar verebilir hatta öldürebilir de.

• FDA’s Centre for Drug Evaluation and Research yöneticisi Steven Galson, “ Hiç kimse, hidrojen peroksit almanın tıbbi bir değeri olduğuna ilişkin bir kanıt sunmamıştır.”

• İngiltere’deki MS Society’nin sözcüsü David Harrison, “Biz hiçbir zaman kimseye, güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmamış bir tedaviyi uygulamalarını salık vermeyiz.” demekte.

• University of California’daki Multiple Sclerosis Research Centre’in yöneticisi Michael Olek, “Hiçbir mantığı yok. Aslında çok da tehlikeli görünüyor.” diyor.

Robert O. Young, PhD de H2O2 kullanmaya karşı olan bir başka kişi. “Sick and Tired?” adlı kitabında;

“Bazı doktorlar hastalarına hidrojen peroksit vermişlerdir. Başarılı olduklarına dair bir takım raporlar bulunuyorsa da bu çok tartışmalı bir durumdur. Benim düşüncem, hiçbir zaman hiçbir sebep için dahilen kullanılmaması gerektiğidir. İlk önce bu bir besin değildir, ve vücutta süperoksit ile birleşmesi büyük bir risktir. Eğer süperoksit ve hidrojen peroksit birlikte reaksiyona girerlerse, olabilecek en aktif ve en tehlikeli serbest radikali oluştururlar: hidroksil radikal (OH).

Oksidatif tedavi savunucuları, hidrojen peroksitin bakteri öldürebilmesini, düşük peroksit yokedici enzimleri düzeylerine bağlamaktadır. Ama anerobik organizmalarda oksijen toleransına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Savunucular, hidrojen peroksitin antibakteriyal, antiviral, ve anti-parazitik eylemlerinden söz etseler de, türlü organizmalar tarafından enfekte olan hastalara hidrojen peroksit enjekte edildiğinde, peroksit kaynaklı bir antiseptik aktiviteye rastlanmadığını kabul etmekteler.

Anerobik enerji metabolizması (fermantasyon) kanser sebebi değildir. Hidrojen peroksitin enjekte edilmesi, ya da yutulması, vücudun dokularını yeniden oksijenize edemez. Burada varılan sonuç, kan dolaşımına dahil edilen hidrojen peroksitin insan kanında bir antiseptik olarak davranamayacağıdır. Hidrojen peroksitin, her 100 ml.de 0.01hacim ile kana sürekli bir biçimde dahil edilmesi, arteryel gaz embolisi ve geri dönülemez akciğer hasarına neden olabilir.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

“Hidrojen Peroksit Tedavisi” üzerine 11 yorum

  1. MİKROP ÖLDÜRÜCÜLER ZEYTİN YAPRAK EKSTRESİ,İYOT DAMLASI,PROPOLİS….KEKİK.. Biotin ve b12 vucuttan o dediğiniz şeyi karboksilleyerek atar.

  2. hidrojen perokst vücuttan atan karboksilaz enzimi kofaktörü biotin b12 vitaminleridir.Mikropları doğal yoldan öldürmek için ZEYTİN YAPRAK EKSTRESİ,İYOT DAMLASI,KEKİK,PROPOLİS VAR.

  3. Oksijenli suyun doğru miktarlarda ayarlandığı takdirde birçok konuda süper olduğuna inanmıyorum zıra yaşam için canlılara en vazgeçilmez iki madde temiz hava ,temiz su yani osijen ,bu durumda oksijenli suyun önemi ortaya çıkıyor.

  4. Merhaba ağız içi mantar ve temizliği için nasıl kullanılmalı.bir bardağa bir damla mı

  5. Arkadaslar bu konunun devamini yazacagim sonra,bugun oramda buramda tuy sarartcam diye eczaneden aldim,gunesin ortasina gectim surdum 4 saat bekledim bisey sararmadi.yalniz 5 saatte yuzmeme ve yine fazla beslenmemus olmama ragmen butun gundur asiri enerjik hissefiyorum,idrar yollarimda bir sikinti var olmali ku idrarim hep koyu saridir.bugunden beri surekli idrara cikiyorum ve doktorun olmasi gerektigini soylefigi renkte bembeyaz.birde bende dogal olmayan herseye alerji var cok kasinirim normalde bugun kasintida olmadi.eger birde kanimda ve idrarimda gorulen lokosit miktari fazlaligi duzelmisse,kasintilarimda durursa acaip gulerim yani bu oksijenli su olayina,tabi icmem ama en azindan gider yaylada bol oksijenli yerde yasarim sonuclari yazarim

  6. Rastgele yaziyi ve yorumlari okudum.cok faydali bilgiler.kendimde 1 aydir oksijenli suyu deniyorum.gunluk bir damladan basladim.simdi 15-20 damlaya ciktim.vucudumda birseylerin degistigini vucudumda iyiye giden birseylerin oldugunu hissediyorum..

  7. FDA işe yaramıyor diyorsa kesinlikle işe yarıyordur bence de…

  8. FDA onaylamıyorsa kesin ilaç tekellerinin işine gelmiyordur.

  9. Amerikanın ilaç sektöründen elde ettiği gelir silah sanayiinden elde ettiği gelirden çok fazla olduğu için size 5 tlye alıcaanız h2o2’yi önermez tabiki, malesef tüm dünyadaki tıp fakültelerini yönetenler ilaç firmalarının altyapısından gelme insanlardır, dünyada hekimlik olgusu kaybolmuş tamamen kimyasal pazarlamaya yönelim olmuştur, uzman doktorlar bir kongreye gittiklerinde bir davete katıldıklarında içinde bulundukları konfor ve misafir olarak krallar gibi ağırlanma, kemoterapi vs tedavilerden aldıkları kazanç malesef insanlığın yararına kuşlanılması gereken bir bilimi mahfermiş sadece tanı koyucu nitelikte güven verici olduğunu herkese göstermiştir, en basit ilacın bile bir taraftan iyileştirirken bir yandan alakasız yaşamsal organlara zarar verdiğini bilmek için bu iletişim çağında lise bile okumaya gerek yoktur.yukarıda hidrojen peroksite karşı çıkan doktorların neye hizmet ettiği bellidir.bugün tuvalete çıkma sorunu olan bir hastaya sinameki yerine kalbine ve karaciğer enzimlerine zarar verecek kimyasal yazan doktorların hekimlikle alakası yoktur.son evrede bir kanser hastası yakını olarak halkımı helal etmiyorum hepsini Yüce Allahın adaletine havale ediyorum.

  10. FDA in hangi endüstriye çalıştığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

  11. https://m.youtube.com/watch?v=cidjVqjJsJk

    Nasıl sonuca bu kadar çabuk varıyorsunuz. Peroksit kanser yada başka hastalıklara yakalanmadan da olabilecek riskleri önleyebilir. Doğru ölçüler alınırsa hiçbir zararı olmaz.
    Okuyucular lütfen yukarıdaki videoları izleyin. Malesef bilinçli bir tüketici olmak için ingilizce bilmek gerekiyor. Türkçe çeviriler internet dünyasında halen her konuda çok yetersiz.

Yorum yapın

css.php