Kronik Yorgunluk Sendromu Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kronik Yorgunluk Sendromu’nun kesin tanımı olmamakla birlikte, bu rahatsızlıkta sürekli tekrarlayan ve yatak istirahati ile geçmeyen ağır bir yorgunluk sözkonusudur. Bu yorgunluğun kesin nedeninin bulunmaması ve en az 6 aydır devam ediyor olması oldukça önemlidir. Yorgunluk halinin dinlenmeyle geçmemesi, herhangi bir fiziklsel aktiviteyle ilişkisinin olmaması da gerekir. Diğer bir kriter ise, bu kadar ağır bir yorgunluk halinin psikiyatrik hastalıklar da dahil olmak üzere herhangi bir nedene bağlanmamış olmasıdır.

Belirtileri Neler?

Yorgunluğun yanı sıra kısa-dönem bellek veya konsantrasyonda bozulma, duyarlı lenf nodülleri, kas ağrıları, birden fazla eklemde ağrı, boğaz ağrısı, baş ağrısı, dinlendirici olmayan uyku ve egzersiz sonrası uzun süre devam eden kırgınlık hali gibi belirtilere rastlanır.

Neden Olur?

Kronik Yorgunluk Sendromu’nun olası sebepleri arasında infeksiyöz ajanlar, immunolojik etkenler, hormonal etkenler, nöral kaynaklı hipotansiyon ve beslenme bozukluğu gibi faktörler bulunur. Viral enfeksiyonlar ve bazı aşılardan sonra görüldüğüne dair bulgular mevcuttur. Whittemore Peterson Institute bilim adamları tarafından yapılan ve sonuçları Science adlı dergide yayınlananaraştırmaya göre, XMRV adlı retrovirüs Kronik Yorgunluk Sendromu olan kişilerin kanında daha fazla rastlanmaktadır. Uzmanlar, XMRV retrovirüsüne 101 hastadan 68’inin kanında rastlandığını, sağlıklı kişilerde ise bu oranın 218’de 8 olduğunu ifade etmişlerdir.

Kronik Yorgunluk Sendromu ve fibromiyaljiyle ilgili yapılan araştırmalarda; Kronik Yorgunluk Sendromu teşhisi konmuş kişilerde fibromiyalji görülme oranı %35-70, fibromiyalji tanısı konmuş kişilerde ise Kronik Yorgunluk Sendromu görülme oranı %20-70 olarak tespit edilmiştir.

Nasıl Teşhis Edilir?

Tıbbi hikaye, fizik muayene, ruhsal durumun ve laboratuar bulgularının değerlendirilmesiyle tanı konulur. Teşhis için özel bir test yoktur. Yorgunluk nedeni olabilecek diğer klinik durumlar elendikten sonra tanı konulur.

Tam kan sayımı, sedimantasyon, karaciğer ve böbrek fonksiyonları, kan şekeri, elektrolitler, C-reaktif protein, RF, ANA, Anti-DNA, immün fonksiyon testleri, TSH, tam idrar tetkiki ve kreatinin kinaz gibi testlere başvurulabilir.

Kronik Yorgunluk Sendromu Tedavisi Nedir?

Tedavi amaçlı olarak antiviral tedavi, immunolojik tedavi, antidepresan tedavi, Kognitif Davranışçı Tedavi, fizik tedavi ve egzersiz gibi uygulamalar önerilmiştir.

Doğal Seçenekler Neler?

Kronik Yorgunluk Sendromunun tedavisine yönelik olarak Koenzim Q10, Alfa Lipoik Asit, NADH, Malik Asit ve D-riboz ile ilgili bazı çalışmalar yapılmıştır.

Koenzim Q10

Koenzim Q10 uzun süredir Kronik yorgunluk Sendronumunda kullanılmaktadır. KoQ10, vücudun enerji için kullandığı molekül olan ATP’nin form oluşturma süreci de dahil olmak üzere, metabolik reaksiyonlara yardımcı olan potansiyel bir antioksidandır. Gerçekte, vücuttaki her hücrede KoQ10 bulunur. Hücrenin enerjiyi ürettiği bölüm olan mitokondride konsantre olarak vardır.

Kronik Yorgunluk Sendromu teşhisi taşıyan 20 kadın hasta (orta kuvvette egzersizlerden sonra yatak istirahatı verilen) üzerinde yapılan bir çalışmada, katılımcıların % 80’inde KoQ10 eksikliği gözlemlendi. Üç ay KoQ10 takviyesinden sonra, (100 mg günlük doz), hastaların egzersiz toleransları iki katından fazlasına çıkmıştı: %90’ında klinikal semptomların azaldığı ya da yok olduğu görüldü, ve %85’inde ise egzersiz sonrası yorgunlukta azalmalar işaretlendi.

Iowa Üniversitesi’nde, hastaların %69’unun işe yaradığını belirttiği bir çalışmada, KoQ10 Kronik yorgunluk Sendronu’munda lider terapi olarak belirlendi. Rapor edilmiş doz, günlük, 30-300 mg.dır ve genellikle bölünmez dozlarla alınmalıdır.

Alfa Lipoik Asit

Alfa Lipoik Asit 1950’lerin başından beri araştırılmaktaydı ve ancak 1988’de, bir antioksidan olarak tanındı. Kaliforniya Üniversitesi’nden Dr. Lester Packer’ın geniş kapsamlı araştırmalarıyla, alfa lipoik asit metabolik ya da tüm vücudun antioksidanı olarak dikkate  alındı. Çünkü, lipoik asit, bir antioksidan olarak sadece oksidatif stresi azaltmakta kalmıyor, aynı zamanda diğer antioksidanları da şarj ediyordu, bu da araştırmada Dr. Packer’in onayladığı gibi; onların güçlerini yeniden canlandırmalarına sebep oluyordu. İlave olarak lipoik asit, enerji üretmek için gereklidir, mitokondrinin fonksiyonunda önemli bir rol oynar, DNA’yı korur.

Kronik Yorgunluk Sendromu, kalıcı ve kötüye giden yorgunluk ve bir çok çeşitli vücut sistemlerini de kapsayan semptomların da eşlik etmesiyle karakterize edilir. Hastalığın sebepleri ile ilgili az şey bilinse de son zamanlarda yapılan araştırmalar, rahatsızlığın, vücuttaki serbest radikallerle bir ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Bu da, hastalıkla başetmede, antioksidan kullanımını önermektedir.

Kanada’daki klinisyenler, ALA ve glutasyon, N-asetilsistein, alfa lipoik asit, oligomerik proantosiyanidin, ginko biloa, ve vaccinium myrtillus gibi diğer anti-oksidan takviyelerin, Kronik Yorgunluk Sendromu tedavisinde yararlı olabileceği sonucuna varmıştır.

D-riboz

D-riboz, mitokondrinin hücrelere enerji akışını sürdürebilmesi için gereksinim duyduğu birçok önemli yapısal bileşenden (DNA, RNA, ATP, FADH, koenzim-A, ve NADH) bir tanesidir.

Bir çalışmada, Dr. Teitelbaum, CORvalen’in ürettiği D-riboz’un, (yemek ya da içeceklerle alınmış 5 g. CORvalen)  Kronik yorgunluk Sendromu hastalarında; uyku düzeni, enerji düzeyi, zihinsel açıklık, ağrı eşiği ve genel sağlık durumlarında ciddi gelişmeler gösterdiğini saptamıştır. Yakın bir bakış, bu hastalara yardım edildiği, ama iyileştirilmediklerini gösterir.

1’e 10 ölçekli bir çalışma, enerji seviyelerinin 3.8’den 5.5’e, uykunun 4.8’den 6.0’a, zihinsel açıklığın 4.9’dan 5.7’ye, ağrının 4.9’dan 5.6’ya, genel sağlık durumunun 4.3’den %.6’ya vardığını gösterir. Dr. Teitelbaum, tek bir takviyenin enerjiyi %45 oranında yükselttiğini görmenin çok şaşırtıcı olduğunu eklemiştir. Küçük çapta bir hasta sayısı yan etki deneyimlediyse de bu durum, dozun düşürülmesiyle bertaraf edilmiştir.

D-riboz ile ilgili standart bir doz tavsiyesi bulunmamaktadır. Fibromiyalji ve Kronik Yorgunluk Sendromu üzerindeki bir çalışmada, katılımcılar günde 3 kez 5 gr. D-riboz takviyesi aldılar. Koroner arter hastalarının kullanıldığı bir başka çalışmada ise, günde 4 kez 15 gr.lık dozlar kullanıldı.

NADH

NADH tüm canlı hücrelerde vardır ve bedenin enerji üretme kapasitesinde merkezi bir rol oynar. NADH’nin bu üretimdeki birincil sorumluluğu, insan hücresel enerjisi olan, adenin trifosfat (ATP) üretmektir.  ATP, hücrelerin güç evi olan mitokondriden enerji sağlayan “kıvılcım”dır.

NADH, ya da azaltılmış nikontinamit adenin dinukleotid niasinden sentezlenmiştir ve yaşayan her hücrede mevcuttur. Enzimlerin  bedende yiyecekleri parçalaması ve adenosin trifosfat formunda enerjiye dönüştürmesi anlamına gelen koenzimdir.

Georgetown Üniversitesi Medikal Merkezindeki bir çalışma;

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin Kronik Yorgunluk Sendromu kriterlerini taşıyan 26 uygun hasta çalışmayı tamamlamıştır. Tıbbi geçmiş, fiziksel muayene, laboratuar çalışmaları ve anketler başlangıçtan itibaren, 4’üncü, 8’inci ve 12’inci haftalarda kaydedildi. Denekler, 4 haftalık periyodda, rastgele ya 10 mg. NADH ya da plasebo aldılar. 4 haftalık arınma periyodunu takiben, denekler, son 4 haftalık süre için alternatif çapraz rejime geçtiler.

Deney ilacı ile ilgili olarak şiddetli yan etki gözlemlenmedi. Bu 26 kişilik grup içinde, 8 tanesi (%31) 26’da 2’nin (%8) plaseboya verdiğine karşılık olarak; NADH’ye en iyi şekilde yanıt verdi. Bu cesaret verici sonuçlar ışığında daha fazla katılımın olduğu açık bir çalışma yapma kararı alınmıştı.

SONUÇ: Bu pilot çalışmanın sonuçları, NADH’nin Kronik Yorgunluk Sendromu tedavisi yönetiminde değerli bir yan terapi olduğunu göstermekte ve, bu şaşırtıcı rahatsızlık üzerinde daha ileri klinik çalışmalarının yapılabileceğini ifade etmektedir.

Malik Asit

Magnezyum, malik asit gibi maddeler, hücrelerdeki mitokondride, şekerin enerjiye dönüşümüne yardımcı olurlar.

Malik asit, kas yorgunluğunu tersine çevirebilir, ve kasların performanslarını arttırabilir. Bu, fibromiyalji ve Kronik Yorgunluk Sendromunu (KYS) semptomlarının hafiflemesine yardımcı olur. Çünkü malik asit, beden boyunca var olan enerji akışı gibi davranır, bu da hastalar için yardımcıdır. Malik asit takviyesi kullanmak aslında kişinin enerji düzeyini arttırarak, kendini daha iyi hissetmesini sağlar. KYS ‘na sahip insanlar genellikle bitkin hissettiklerinden, malik asit bu durumu düzeltebilir. Dozaj fibromiyalji ile yaklaşık aynı olsa da, doktorların tavsiyesi önemlidir.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

Yorum yapın

css.php