Damar Sertliğine Ne İyi Gelir?

Ateroskleroz (damar sertliği), damarların iç duvarında çeşitli maddelerin birikimine bağlı olarak oluşan kalınlaşma ile meydana gelen bir sorundur. Kalp, şah ve bacak damarlarının tıkanmasının ana sebebidir. Eğer beyin damarları etkilenirse inme; kalp damarları tıkanırsa kalp krizi; bacak damarları etkilenirse yürüme esnasında topallama ve daha sonraki dönemde kangrene neden olur. Böbreğin damarlarında ateroskleroz oluşursa, tansiyon yüksekliği ve böbrek işlevlerinde bozukluk görülebilir. Çeşitli bilimsel araştırmalara göre damar sertliğinde ilk belirti, % 66 oranında kalp krizi veya ani ölüm olarak tesbit edilmiştir.

• Sarımsak

Sarımsak, ateroskleroz gelişimini yavaşlatabilir. Test tüpü deneyleri, sarımsakta bulunan bileşiklerin, vasküler düz kas hücrelerinin büyümesini ve göçünü önleyebildiğini göstermektedir. Sarımsak ayrıca trombosit yapışmasını önlemek için gösterilmiştir. Hayvan modellerinde sarımsak, arter duvarı seviyesinde doğrudan antiaterojenik ve antiaterosklerotik etkilere sebep olur. Sarımsağın ateroskleroz üzerindeki doğrudan etkisi, arter hücrelerinde lipit içeriğini azaltma ve hücre içi lipit birikimini önleme özelliğiyle açıklanabilir.

Bazı klinik deneyler sarımsak takviyelerinin kan pıhtılarını önleyebileceğini ve plağı yok ettiğini göstermiştir. 50 ila 80 yaş aralığındaki insanları kapsayan 4 yıllık çalışma sarımsağın, aterosklerozu önleyebileceğini göstermiştir. % 0,6’luk allisin içeren standartize edilmiş preparatın, (günlük doz 900 mg sarımsak tozu) kullanıldığı çalışma, sarımsakın risk oluşturan insanlarda aterosklerozun ilerlemesini önlediği hem de yavaşlatabilmesi için uzun vadeli etkilerini göstermektedir.

Los Angeles Biomedical Research Institute at Harbor-UCLA Medical Center’de yapılan ve “Journal of Nutrition“da yayınlanan çalışmaya göre Yaşlı Sarımsak Ekstresi (Aged garlic extract), arterlerdeki tehlikeli plak oluşumunu azaltır. Çalışmaya, metabolik sendrom tanısı almış, yaş aralığı 40-75 olan 55 kişi katıldı. Hastalara her gün 2,400 mg Aged garlic extract ya da plasebo verildi. Bir yıl sonra takip taraması yapıldığında Aged garlic extract almış olanların toplam plak birikimini % 80 oranında yavaşlattığı saptanmıştır. Çalışmada yer alan Dr Matthew Budoff şöyle demiştir: “Dört randomize çalışmayı tamamladık ve onlar bize sarımsak ekstresinin aterosklerozun ilerlemesini yavaşlatmaya ve kalp hastalığının erken evrelerini tersine çevirmeye yardımcı olabileceği sonucuna götürdüler.”

• Ginkgo Biloba

Ginkgo biloba ekstresi, trombositlerin çok fazla yapışmasını engelleyerek ateroskleroz riskinde azalma sağlayabilir. Bitkinin aynı zamanda beyne, kollara ve bacaklara kan dolaşımını artırma etkisi vardır .Ginkgo biloba yapraklarından üretilen özel bir ginkgo ekstresi olan EGb761, kardiyovasküler sorunlara karşı terapötik ajan olarak kullanılmaktadır. EGb761, antioksidan ve antitrombosit agregasyon etkilerine sahiptir ve bu yüzden ateroskleroz gelişiminde koruyucu bir rol oynayabilir. Klinik deneyler ginkgo biloba ektresinin kardiyovasküler bakımdan yüksek risk taşıyan insanlarda aterosklerotik nanoplaks oluşumunu ve boyutunu azaltabildiğine kanıt sağlamıştır. Aortokoroner bypass ameliyatı olmuş 8 kişiyi kapsayan içeren çalışmada, günde iki kez 120 mg alınan ginkgo ekstresinin, aterosklerotik plak oluşumunu % 11,9 ve nanoplaque boyutunu % 24.4 azalttığı gösterilmiştir.(Rodriguez, 2007).

• Vitaminler

Amino asit homosisteinin kan seviyeleri çeşitli araştırmalarda ateroskleroz ve kalp hastalığıyla ilişkilendirilmiştir. Bazı araştırmacılar homosisteinin arter duvarlarına zarar vereceğini, kan pıhtılarının oluşmasına sebep olacağını ileri sürüyor. Folik asit, B6 ve B12 vitamininin daha yüksek kan seviyeleri, düşük homosistein ile ilişkilidir. Bunlar arasında folik asit en önemli görünmektedir.

• Resveratrol

Doğal olarak oluşan bir fitotopolfenol bileşiği olan resveratrol kardiyovasküler hastalık riskini azaltma özelliği gösterir. Test tüpü deneyleri, resveratrolün yüksek konsantrasyonlarının trombosit agregasyonunu inhibe ettiğini, nitrik oksit üretimini geliştirdiğini ve enflamatuar enzimleri inhibe ettiğini göstermektedir. Son yıllarda potansiyel anti-aterosklerotik ajanlar olarak antioksidanlar üzerine araştırmalar yapılmaktadır. Bitkilerin ürettiği doğal bir polifenol olan resveratrol vasküler duvarları oksidasyon, enflamasyon, trombosit agregasyonu ve trombüs oluşumundan koruyan etkili bir aday gibi görünmektedir.

• Kurkumin

Zerdeçalın etken maddesi kurkumin, hayvan-temelli çalışmalarda güçlü anti-trombosit etkisi göstermiştir. Bu özellik, ön insan çalışmalarında da tesbit edilmiştir. Bir polifenolik doğal bileşik olan Curcumin (diferuloilmetan), antioksidan ve anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Fransız araştırmacılar, tarafından yapılan ve Amerikan Kalp Derneği’nin Temel Kardiyovasküler Bilimler Yıllık Konferansında sunulan deneyde 20 farenin bir kısmı curcumin içeren, diğerleri de curcumin içermeyen bir diyetle 16 hafta süresince beslendi. Deneyin sonunda kurkumin içeren diyetle beslenen farelerin, diğer farelere kıyasla, arterlerindeki yağ birikintilerinde % 26’lık bir azalma tesbit edilmiştir. Ayrıca, kurkumin moleküler seviyede plak birikiminde yer alan genetik sinyallemeyi değiştirdi.

• Koenzim Q10 (CoQ10)

Koenzim Q10, ATP’nin üretiminde yer aldığı için vasküler sağlık bakımından kritik önem taşır. Kalp hiç dinlenmeyen bir kas olduğu için, önemli miktarda bu maddeye gereksinim duyar. Kalp dokusunda Koenzim Q10 miktarları yaşın ilerlemesiyle azalır. Koenzim Q10, C, E vitaminleri ve selenyum ile kombinasyon halinde, çoklu kardiyovasküler risk faktörleri olan kişilerde arteriyel elastikiyeti geliştirdiği bir çalışmada gösterilmiştir. Araştırmacılar arteriyel elastikiyetteki antioksidan kaynaklı artışların, düzelmiş glukoz ve lipit metabolizması ile bağlantılı olduğunu ve kan basıncının azaldığını tesbit etmişlerdir. (Shargorodsky, 2010).

Journal of Cardiovascular Disease Research“in Temmuz 2012 tarihli sayısında yayınlanan çalışmada, yaşlı sarımsak ekstresi ve Koenzim Q10’un etkisi test edildi. Çalışmaya, koroner için orta riskli olduğu değerlendirilen 55 yaşlarında 50 itfaiyeci katıldı. Denekler 1 sene boyunca günlük 1200 mg sarımsak ekstresi ve 120 mg CoQ10 alırken diğer grup plasebo kullandı. Çalışmanın bitiminde, ortalama koroner arter kalsiyumu progresyonu sarımsak ektresi ve CoQ10 alan grupta plasebo grubuna göre anlamlı olarak daha azdı. C-reaktif protein düzeyleri, plasebo kullananlarda litre başına 0.91 miligram (mg / L) artarken, sarımsak ve CoQ10 alanlarda C-reaktif protein düzeyleri ortalama 0.12 mg / L azalmıştır. Kaliforniya Üniversitesi’nden İrfan Zeb, “CoQ10 ve yaşlı sarımsak ekstresi kullananların, koroner arter kalsiyum ve C-reaktif protein’de olumlu gelişmelere sahip olduklarını ve kardiyovasküler sağlıkta iyileşme sağladığı belirtmiştir.

• Üzüm Çekirdeği Ekstresi

Üzüm çekirdeği ekstresi proantosiyanidinlerin yüksek konsantrasyonunu içerir. Üzüm çekirdeğindeki proanthocyanidin hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde aterosklerotik plakların gerilemesini indükleyerek bir antiaterojenik etki göstermiştir. UC Davis Tıp ve Tıp Merkezi araştırmacıları tarafından yapılan üç çalışmaya göre, diyete üzüm çekirdeği eklenmesi aterosklerozun önlenmesine yardımcı olabilir. Purdue Üniversitesi Eczacılık ve Eczacılık Bilimleri fakültesi dekanı Vardu E. Tyler’a göre, üzüm çekirdeği özünde bulunan prosiyanidin bileşikleri vasküler sorunların tedavisinde etkilidir. Fransa’da yapılan üç küçük klinik çalışma Bombardelli tarafından değerlendirilmiştir. Kronik periferik venöz yetmezliği olan katılımcılarla yapılan bu deneylerde, üzüm çekirdeği ekstresinin, plasebo etkisine göre venöz fonksiyonu belirgin şekilde iyileştirdiği tesbit edilmiştir. Avrupa’da yapılan araştırmalar, prosiyanidinlerin, damarlardaki kırılgan kılcal damarlar ve zayıf dolaşım gibi kan damarı proplemlerinin tedavisinde olumlu etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Üzüm çekirdeği ekstresi, oligomerik proantosiyanidinler olarak adlandırılan bir grup güçlü antioksidanın birincil ticari kaynağıdır. Oligomerik proantosiyanidinlerin en önemli kaynağı çam kabuğu ve üzüm çekirdeği ekstresidir. Daha düşük maliyeti sebebiyle üzüm çekirdeği ektresi daha fazla tercih edilir. Üzüm çekirdeği ekstresi genellikle 50 mg ve 100 mg’lık kapsüller halinde kullanılır. Önerilen günlük doz 150-200 mg’dir. Avrupa’da, sıklıkla ödem, variköz damarlar ve iltihap gibi sorunları tedavi etmesi için günlük 300 mg olarak tavsiye edilir. Ayrıca Avrupa’daki araştırmalar, üzüm çekirdeği ekstresinin C ve E vitaminiyle beraber kullanıldığında daha etkili olduğunu göstermiştir.

• Omega-3

Balık yağındaki omega-3 yağ asitlerinin, plak oluşumunu ve kan pıhtılarının gelişmesini engelleyerek aterosklerozdan korunmaya karşı yardımcı olabileceğini gösteren önemli bulgular bulunmaktadır. Omega-3 yağ asitleri (EPA ve DHA), kalp hastalıklarını önlemesine, kan basıncını düşürmeye ve kandaki trigliserit düzeyinin azaltmasına yardımcı olabilir. Omega-3 uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri, hipertrigliseridemi tedavisinde kullanılmaktadır. Trigliserit seviyelerinin azalması felç ve kalp krizi riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Çeşitli omega-3 takviyelerinin yanı sıra, ABD’de FDA onaylı bir omega-3 takviyesi de bulunmaktadır. Lovaza (Pronova BioPharma ASA, Lysaker, Norveç) 840 mg (DHA ve EPA) içeren bu ürün yüksek trigliserit tedavisi için onaylanmıştır. Omega-3 yağ asitlerinin ateroskleroz tedavisindeki rolü, trigliserit tedavisindeki kadar açık olmamakla birlikte klinik etkinliğini gösteren önemli kanıtlar vardır. Araştırmalar, omega-3’ün, kan basıncını azaltmak, trigliseritleri düşürmek, endotel fonksiyonunu iyileştirmek ve HDL düzeylerini artırmak gibi birçok mekanizma yoluyla vasküler rahatsızlıkların gelişimi ve ilerlemesine karşı mücadele ettiğini göstermiştir (Robinson, 2006). 563 yaşlı erkeğin katıldığı bir çalışmada günlük doz olarak 2.4 gram omega-3 takviyesinin kullanımının arteriyel elastikiyetini arttırdığı saptanmıştır (Hjerkinn, 2006). Omega-3’ün rosuvastatin ile birleştirildiği, diğer bir çalışmada bu kombinasyonun endotelyal vazodilasyonu iyileştirdiği (% -1.42 ila % 11.36) ve rosuvastatinin tek başına endotel fonksiyonunu iyileştirmediği tesbit edilmiştir (Mindrescu, 2008). American Heart Association (Amerikan Kalp Derneği), kalp hastalığı olan ya da olmayan insanların haftada en az iki defa somon, ringa balığı ve alabalık gibi balıklar tüketmesini önermektedir. Kalp hastalığı olan kişilere günde yaklaşık 1 gram DHA ve EPA tüketimi öneriliyor. Kanama riskini artırabileceğinden, özellikle kan sulandırıcı ilaç alanların, omega-3 takviyesi kullanmadan önce doktoruyla görüşmesi uygun olur.

• Ozon Tedavisi

Dolaşımsal bozuklukluklarda, alyuvarların topaklaşması, kılcal damarlar yoluyla kan dolaşımını engeller ve düşük yüzey alanı yüzünden oksijen emilimini azaltır. Ozon, topaklanmayı azaltarak veya engelleyerek, alyuvarın oksijen taşıma kabiliyetini ve esnekliğini sağlar. Arteryal kısmi basıncın artması ve viskozitenin azalması yüzünden dokulardaki oksijenizasyon artar. Ozon, aynı zamanda arterlerdeki plakları okside eder, kan damarlarındaki tıkanıklıkları açarak arızalı ürünlerin atılmasına neden olur. Ozon Terapisi, düzgün dolaşımı ve düzgün enerji üretimini güçlü bir şekilde canlandırır. Vücuttaki hücreler, kalp, (anjina) kaslar (topallama ağrısı) da dahil olmak üzere kendi enerjilerini üretirler. Oksijen bu süreç için yaşamsal bir önem taşır. Eğer hücreler yeterli enerjiyi üretirlerse, hem daha az ağrı, hem de daha az yorgunluk husule gelecektir. Ozon hem oksijen iletimine hem de iletim sonrası kullanımına yardımcı olur.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

Yorum yapın

css.php