Lupus Hastalığı ve Doğal Destekler

“Lupus” kavramı genellikle tüm lupus vakalarının % 70’ini oluşturan ve kelebek hastalığı olarak da bilinen SLE’yi (sistemik lupus eritematozus) ifade eder. Cildi ve diğer hayati organları etkiler ve tedavi edilmediğinde yara izleri bırakabilen burun ve yanakların köprüsünde kabarık kelebek şeklinde döküntülere yol açabilir.

Hastalığın semptomlarını azaltma konusunda bazı doğal takviyelerin olumlu etki gösterebileceğine dair çalışma bulguları vardır. Doğal desteklerin lupus hastalığında kullanımına dair sınırlı sayıda araştırma umut vaadedici görünse de büyük çaplı klinik çalışmalar eksiktir. Lupus önemli bir hastalık olduğu için, hastalığı kendi kendine tedavi etmeye çalışmak yerine tıbbi uzmandan yardım almak çok önemlidir. Ayrıca bitkisel takviyelerin sentetik ilaçlarla beraber kullanımının olumsuz etkileşime yol açabileceği unutulmamalıdır.

• D vitamini

Yetersiz D3 vitamini düzeyleri, romatoid artrit, lupus ve multipl skleroz gibi otoimmün rahatsızlıklarla ilişkilidir. Lupus hastaları genellikle ışığa duyarlı olduğu için, D vitamini eksikliği oluşma riski yüksektir. Araştırmalar, D vitamininin lupus hastalığı riskini azaltmada rol oynayabileceğini göstermiştir. (Cantorna 2004). D vitamininin daha yüksek kan seviyelerinin daha az şiddetli lupus hastalığı aktivitesi ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Amital 2010). Avrupa’dan Orta Doğu’ya SLE hastası 378 kişiyi içeren kesitsel bir çalışma, D vitamini seviyeleri ve hastalık aktivite skorları arasında anlamlı bir ters ilişki göstermiştir. “Lupus“da bildirilen bir 2001 araştırmasına göre, lupus hastalarının çoğunda D vitamini eksikliği bulunmakta ve D vitamini eksikliği daha yüksek hastalık aktivitesiyle ilişkilidir. Araştırmacılar ayrıca bu vitamin eksikliğinin giderilmesinin semptomları ve hastalık aktivitesini hafifletebileceğini ileri sürüyorlar. 2011’de “American College of Rheumatology” yıllık toplantısında sunulan ön araştırmalara göre, D vitamini, sistemik lupus eritematozus hastası olan kişilerde bağışıklık sistemini modüle etmeye yardımcı olduğu için yararlı bir rol oynayabilir.

Avustralyalı SLE hastaları üzerinde gerçekleştirilen çalışmada, D vitamini eksikliğinin daha yüksek bir hastalık aktivitesi ile bağlantılı olduğu ve serum D vitamini seviyesindeki yükselişin zamanla azalmış hastalık aktivitesiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. D vitamininde 20 ng / mL’lik bir yükselişin, yüksek aktivite skoruna sahip olma ihtimalinde % 21 oranında bir azalma ve klinik olarak önemli proteinüriye sahip olma olasılığında % 15’lik bir azalmayla ilişkili olduğu saptanmıştır. Evre 3 ve 4 kronik böbrek hastalığı olan kişilerle yapılan çalışmalarda, plasebo grubuyla kıyaslandığında, paricalcitol (D vitamini analoğu) tedavisi uygulananlarda proteinüri azalmasının 3.2 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir. Yaklaşık 1400 Sistemik lupus eritematozus hastasını içeren bir D vitamini çalışmasında, hastaların kan düzeyleri ölçüldü. Hastaların bazılarında mililitrede 20 nanogramdan az olarak tanımlanan düşük düzeyler saptandı. Araştırmacılar, hastaların ilerleyen yıllarda organ hasar oranlarını incelediler ve bu komplikasyonların yaşam boyu risklerini tahmin ettiler. Ortalama olarak, düşük D vitamini düzeyine sahip olanların, normal seviyedekilere göre, ağır böbrek hasarı riski %66 daha fazla bulundu. Çalışmayı yürüten Johns Hopkins Üniversitesi’nden Dr. Michelle Petri bu vitaminin, gelecekteki böbrek hasarının bir göstergesi olan idrardaki proteini azaltmaya yardımcı olacağını söyledi.

• E Vitamini

E vitamini antioksidan özelliğiyle, dokulara saldıran ve hasara yol açabilecek serbest radikalleri etkisizleştirir. Lupus vücudun dokularına saldırdığı için, E vitamini, saldırıyı ve iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. E vitamininin vücuttaki çeşitli inflamasyon belirteçleri azalttığı gösterilmiştir (Singh 2005). Lupus hastalığında yaygın doku hasarından iltihaplanma sorumlu olduğundan, antioksidan vitaminler rahatsızlığın önlenmesine ya da gecikmesine yardım edebilir. E Vitamini verilen lupuslu farelerin semptomları önemli oranda düzelmiştir. Fareler daha fazla yaşadı, böbrek fonksiyonu iyileşti, bağışıklık hücresi aktivitesi normalleşti ve anti-DNA antikorları azaldı (Weimann 1999).

• Curcumin

Zerdeçalın aktif bileşiği olan curcuminin, lupus dahil olmak üzere enflamatuar otoimmün hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde rol oynayabileceği belirtiliyor. Klinik bir çalışmada, relapsing ya da refractory lupus nefriti olan 24 hasta üzerinde zerdeçalın etkisi test edildi. Deneme grubundaki hastalar 3 ay süresince her öğün 500 mg zerdeçal (22.1mg curcumin) içeren kapsül kullandı. Kontrol grubundakiler ise plasebo kapsülleri aldı. Kontrol grubuyla kıyaslandığında deneme grubunda proteinüride önemli bir azalma tesbit edildi. Zerdeçal kullanımı, sistolik kan basıncını ve hematürisini önemli ölçüde düşürdü. Araştırmacılara göre, kısa süreli zerdeçal kullanımı lupus nefriti belirtilerini azaltabilir ve güvenli bir adjuvan tedaviye yardımcı olabilir. (Khajehdehi 2011)

• Omega-3

Esansiyel yağ asitleri anti-inflamatuar özelliğe sahip olduğu için, omega-3 desteği iltihabı azaltmaya yardımcı olabilir. Balık yağının sağlık yönünden önemi içinde bulunan EPA ve DHA adlı iki spesifik Omega-3 yağ asidinden kaynaklanır. EPA ve DHA, vücuttaki iltihaplanmayı azaltmaya yardım eden ve eikosanoidler olarak bilinen belirli sinyal moleküllerine öncülük eder. Bazı araştırma bulguları, otoimmün hastalıkta dengeli bağışıklığın kurulmasında omega-3 yağ asitleri DHA ve EPA için kritik bir rol göstermiştir. Deneyler, EPA’nın bağışıklık hücrelerini düzenleyici bir fenotip haline getirdiğini ve bu nedenle agresif efektör bağışıklık hücrelerinin etkisini karşıladığını tesbit etmiştir. (Iwami 2011).

Journal of Rheumatology“in 2004 Ağustos sayısında yayınlanan klinik bir çalışmaya göre Omega-3 SLE hastaları için olumlu etki sağlayabilir. 52 hastanın katıldığı çalışmada 3 gr Omega-3 balık yağı türevi yağ asidi EPA verildi. SLAM-R (Sistemik Lupus Aktivite Ölçümü) kullanılarak hastalık aktivitesi ölçtüldü. Çalışmanın başlangıcında ve 6, 12 ve 24. haftalarda hematolojik, biyokimyasal ve immünolojik indeksler için periferik kan örnekleri alındı. SLAM-R skorunda, balık yağı kullananlarda plaseboya göre SLAM-R skorunda, 6.12’den 4.69’a bir azalma tesbit edilmiştir. Araştırmacılar, SLE yönetiminde, balık yağı takviyesinin, semptomatik hastalık aktivitesini değiştirmede faydalı olabilir sonucuna varmıştır. “Annals of Rheumatic Diseases” adlı dergide bildirilen 2008 tarihli bir klinik denemede, 6 ay süresince günde 1800 mg EPA ve 1200 mg DHA içeren 3 gr omega-3 takviyesi kullanan hastaların lupus semptomlarında plasebo grubuna kıyasla düzelme sağladıkları tesbit edilmiştir. Bir çalışmada, araştırmacılar lupus hastası 32 kişide düşük düzeylerde antioksidan, omega-3 ve hücresel enerji üretme yeteneğinde yetersizlikler tesbit etmişlerdir. Lupus hastalarına günlük olarak 2250 mg DHA artı 2250 mg EPA Omega-3 yağ asidi verildi. Altı ay süren çalışmanın Omega-3 kullananların inflamasyon, genel semptom skorları, enerji, yorgunluk ve duygusal iyilik skorlarında düzelme saptanırken plasebo kullananlarda ise herhangi bir değişiklik olmammıştır. (Nutrition Journal; August, 2015)

• Cordyceps Sinensis

İmmünomodülatör etkisi olan Cordyceps Sinensis mantarı Çin Materia Medica’daki en değerli ilaçlardan biri kabul edilir. Cordyceps Sinensis, geleneksel Çin tıbbında akciğer ve böbrek rahatsızlıkları için tercih edilmiş ve uzun ömür, dayanıklılık ve canlılık için genel bir tonik olarak kullanılmıştır. Cordyceps sinensis immünolojik parametreyi geliştirebilir. Bozulmuş böbrek dokularının kendini onarabilirliğinin teşvik etmek için vücudun kendini iyileştirme yeteneğini artırabilir. Çalışmalarda, Cordyceps Sinensis’in immünoregülasyon ve anti-inflamasyonda etkileri olduğu gösterilmiş olmasına karşın, immünomodülasyonu etkilediği kesin mekanizma hala belirsizdir. 1999 yılında “Journal of Laboratory and Clinical Medicine“da yayınlanan fareler üzerinde yapılan bir çalışma, cordyceps’ten izole edilen H1-A adlı bir bileşiğin, lupus’un gelişimini inhibe edebileceğini göstermiştir. (Kaynak). Bir fare deneyinde Cordyceps sinensis Adriamisin kaynaklı böbrek toksisitesinde proteinüriyi azalttı, böbrek fonksiyonunu geliştirdi ve renal yetmezliğin bir fare modelinde glomerüler sklerozu belirgin bir şekilde inhibe etti.

• Thymus Extract

Thymus özleri, genellikle genç buzağıların timüs bezlerinden elde edilen ekstraktlardır. Oral ve enjektabl timüs ekstresiyle ilgili en önemli ve klinik araştırmalar Avrupa’da yapılmıştır. Araştırmacılara göre Thymus faktör X (TFX), sistemik lupus eritematozus’u da içermek üzere, otoimmünolojik hastalıkların tedavisinde yardımcı olabilir. SLE’li 32 yaşındaki bir kadın hastaya günlük doz olarak 40-60 mg’lık prednizon tedavisi uygulandı. Semptomların ve ilerlemiş renal bozuklukların şiddetlenmesi nedeniyle hastaya kortikoterapi ile beraber TFX 10 mg (ampül) tedavisi verildi. 6 aylık tedaviden sonra semptomlarda azalma oldu. Bir yıllık takipten itibaren hasta remisyondadır ve prednizon dozu günde 15 mg’a düşürülmüştür. Böbrek fonksiyonlarının ve immünolojik mekanizmaların kısmi normalleşmesi tesbit edilmiştir. Possibility of using TFX in the treatment of SLE

• Pycnogenol

Fransız deniz çamı ağaçlarının kabuğundan üretilen Pycnogenol prosiyanidinler, kateşin, epikateşin, taksololin, fenolik asitler ve glikozitlerini içerir. “Phytotherapy Research” Aralık 2001 sayısında bildirilen bir pilot çalışmada Pycnogenol’un SLE hastaları üzerindeki etkisi test edildi. Bükreş ve Munster Üniversiteleri arasındaki işbirliği ile yapılan çalışmada, lupus hastası 11 kişi normal ilaçlarını (glukokortikoidler ve /veya hidroksiklorokin) aldılar. Buna ek olarak hastaların 6’sı, 1 ay süresince günlük doz olarak 120 mg Pycnogenol ve bir sonraki ay için 60 mg / gün aldı. Diğer 5 hastaya ise, normal ilaçlarının yanında plasebo verildi. Çalışmanın sonunda Pycnogenol kullanan hastaların, beyaz kan hücrelerinin belirli bir alt grubunun önemli ölçüde daha az reaktif oksijen türü ürettiği tesbit edildi. Özellikle, bu kişilerde bağışıklık hücreleri kendi vücut dokularına daha az saldırganlık gösterdi. SLE hastalık aktivite indeksi (SLEDAI) azalması, Pycnogenol grubunda, plasebo grubuna göre anlamlıydı (p = 0.018).  Pycnogenol efficacy in the treatment of SLE patients .  Pycnogenol’un immün hücreler üzerindeki bu etkileri, Loma Linda Üniversitesi’den Benjamin Lau ve Lester Packer (California Üniversitesi, Berkeley) tarafından yürütülen diğer araştırmalarla uyumludur. Çalışmalar, Pycnogenol’un anti-enflamatuar özellikte olduğunu ve bağışıklık hücrelerinin aşırı reaksiyona girmesini önlediğini öne sürmektedir.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

Yorum yapın

css.php