Melatonin Nedir?

Melatonin Hangi Gıdalarda Bulunur? Melatonin Nedir? Beyindeki epifiz bezinden özellikle geceleri karanlık ortamda salgılanan bir hormon olan melatonin normal vücut ritimlerini korumada büyük önem taşır. Melatonin üretimi yaşla birlikte düşer.

Yeterli bir melatonin salınımı için, karanlık ortamda uyunması gerekir. Melatonin her zaman karanlıkta sentezlenir ve kana salgılanır. Karanlık periyoda ne zaman girilirse o zaman üretilmeye başlanır ve de karanlık sürdükçe üretimi devam eder.  Gün ışığı azaldıkça, beyinde yüksek miktarlarda üretilmeye başlanır; uykuyu desteklemek için gece boyunca yüksek kalır. Gençlerde ve orta yaşlı yetişkinlerde, üretilen melatonin miktarı 5-20 mikrogram kadardır.  Melatonin üretimi kışın artar, yazın ise azalır. Kışın  güneş ışığının azalması, gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olması melatoninin daha çok üretilmesine neden olur. Yazın ise ışığın artması, gözün ağ tabakasından hipofiz bezine iletilen ışığın çoğalması melatoninin üretimini azaltır.

Melatonin, beynin tabanındaki epifiz bezinden doğal olarak salgılanır. Epifiz bezinin varlığı uzun zamandır biliniyordu, ama fonksiyonu 20. yüzyılın sonlarına kadar hala bir muammaydı. 1600’lerde, Fransız filozof Descartes, epifiz bezini, “ruhun makamı” olarak adlandırmıştı, çünkü, bir çokları duyguların oradan kaynaklandığına inanmaktaydı. Melatonin, epifiz bezinin pineolasit denilen hücrelerinden salgılanır ve 45 yaşından sonra salgılanmasında azalma olur.

Melatonini Azaltan Diğer Faktörler

Stres, alkol, sigara, fazla kahve ve çay, bilgisayar başında uzun süre geçirilmesi, ışık, ses, yatmadan önce karnın tok olması gibi faktörler melatoninin azalmasına neden olur. Ayrıca depresyon ilaçları, uyku ilaçları ve beta blokerler de melatonin salgılanmasını azaltırlar. Uyurken ışığın söndürülmesi;  TV’yi kapamak dışında fişlerin de çıkarılması gerektir. Ayrıca perdelerin kalın ve ışığı yansıtmayacak koyu renkte olmasına da dikkat edilmeli.

Melatonin Hormonu Ne İşe Yarar?

• Vücudun biyolojik saatini ve ritmini ayarlar.

• Hücre yenileyici ve bağışıklık sistemini düzenleyici etkisi vardır. Bilinen en güçlü antioksidanlardan biridir. Melatonin vücuttaki tüm hücrelere girebilir. Hücre içerisinde melatoninin, hücrenin genetik kodunu taşıyan (DNA) hücre çekirdeğini özel bir biçimde koruduğu ve bu şekilde, hasara uğrayan hücrenin kendini tamir etmesine yardım ettiği ifade edilmektedir.

American Journal of Physiology dergisinde, Aralık 2007’de yayınlanan bir yazı, melatoninin böbreklerde enflamasyonu ve oksidatif stresi düşürdüğünü, böylelikle organın zarar görmesini engellediğinden söz etmiştir. Melatoninin antioksidan etkileri, gözlere de yarar sağlamaktadır. Klinik bir çalışmada, melatoninin retinayı korumakta önemli bir rol oynadığını ve makula dejenerasyonunu geciktirdiği gözlemlenmiştir.

• Uyumadan 30-60 dakika önce melatonin alımının, uykuya dalma süresini kısalttığı ve uyku süresini uzatabildiği yönünde araştırmalar bulunmaktadır. Melatonin kapsül ve tablet olarak olarak alınabilmektedir. Dil altından alınan formu da vardır.

• Bazı araştırmalar, melatonin takviyelerinin jet lag’i tedavi etmek ya da uykuya dalma süresini kısaltmakta yardımcı olabileceğini söylese de, etkisi oldukça hafiftir. Birkaç küçük klinik çalışması, kısa süre kullanımlarda, melatoninin, uykuya dalma sürecini kısaltması, uyku saatlerini çoğaltması ve gün içindeki  uyanıklığı geliştirmesinde, plasebodan daha etkili olduğu görülmüştür. 1992’de Claustrat, melatoninin, jet-lag’i nasıl hafiflettiği ile ilgili bir çalışma yürüttü. Kuzey Amerika’dan Fransa’ya uçan jet-lag’e fazlasıyla duyarlı olan sağlıklı gönüllüler üzerine çift kör bir çalışma uygulandı. Deneklerden bir grup 8 mg. melatonin, diğer grup ise plasebo aldı. Çalışma sonuçlarında, melatoninin doğu yakası uçuşlarında jat-lag’i hafifletmeye yardımcı olduğu görüldü.

• Melatoninin, uyku bozuklukları ve anksiyete ilaçlarından olan benzodiazepin ilaçları doz azaltılmasındaki yoksunluk semptomlarının azalmasına yardımcı olduğu ile ilgili bazı kanıtlar vardır. Melatonin benzodiazepin gibi davranmaz sadece vücuda, onun yokluğu ile ilgili yardımcı olur.

• Baltimore’daki Kennedy Krieger Institute’den Otizm tedavisinde uzman Dr. Andrew Zimmerman’a göre, çalışmalar otistik çocukların %70 gibi büyük bir bölümünün, uyku bozuklukları yaşadıklarını göstermektedir. Araştırmacıların raporlarına göre, melatoninin düşük dozlarının otistik çocuklara daha iyi bir uyku uyumaları ile ilgili yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda, gelişimsel yetersizlik (serebral palsi, otizm, ve zihin geriliği) yaşayan çocukların uykuya dalma süresini kısaltmaktadır. Nashville, Tenn’de, Vanderbilt University, Sleep Disorders Center’in yöneticisi Dr. Beth Malow, otizm teşhisli 4-10 yaş arası 11 gencin, küçük dozlarda melatonin ile daha hızlı uykuya dalıp daha uzun uyuduklarını söylemektedir.

• Şizofreni tanısı altındaki hastalar da, imsomnia gibi uykusuzluk sorunları yaşarlar. Bu sorunlara, uykuya dalmak ve uykuda kalmak da dahildir. PsychiatryMatters’da yayınlanan bir çalışma, insomnia yaşayan şizofreni hastaları için, reçeteli uyku  ilaçlarının yan etkileri olmadan, melatoninin, daha etkin ve güvenli olduğunu göstermiştir. Schizophrenia Bulletin‘de 1990’da yayınlanan ilk çalışmaların birinde, melatoninin şizofreni ile ilişkili olduğu gözlendi. Çalışmanın yazarları, düşük melatonin düzeyli hastaların, aynı zamanda ventriküler genişleme, serebral apropi, bozuk bilişsel gelişim, ergenlik döneminde şizofreni başlangıcı, antipsikotik ilaçlara zayıf yanıt ve titreme, kasılma, yürüyüşte çarpıklık gibi ekstrapramidal semptomlar göstermektelerdir.

• Melatoninin rollerinden biri, stresin bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini, stresin sebebi ne olursa olsun, yok etmektir. Stres, viral sızma, duygusal stres, ilaç etkili immünosupresyon ya da yaşlanma yoluyla olabilir. Hayvan çalışmalarında, melatoninin, fiziksel stresin etkilerini geriye çevirdiği görülmüştür. Deneysel bir çalışmada, laboratuar farelerine bir virüsün, ölümcül olmayan yüksek düzeyini enjekte edildi. Farelerden yarısına da sonrasında, melatonin zerk edilmişti.  Deneyin bitiminde, her iki grup da, bağışıklık yanıtını inhibe ettiği ile bilinen, engelleme stres prosedürüne tabi tutuldular. 10 günün sonunda, melatonin ile tedavi edilmiş farelerin, kontrol grubun %6’sı ile karşılaştırıldığında, %82’si hala yaşamaktaydı.

• Yaşlanmak sadece bağışıklığın doğası ve humoral (sıvısal) bağışıklıkta değişiklikler yapmakla kalmaz, aynı zamanda hücresel bağışıklıkta da değişikliklere sebep olur. Bağışıklık sistemindeki yaşa bağlı bozulmalar ilk önce, 60 yaş civarında, plazma melatonin konsantrasyonunun azalması ile başlar. İmmün-yaşlanma denen bağışıklık sistemlerindeki yaşa bağlı düşüş, NK hücreleri, granülositler ve makrofajların fonksiyonel aktivitelerindeki düşüşler olarak karakterize edilir. Melatonin doğal ve hücresel bağışıklığı geliştirir. Melatonin, progenitör hücre üretmesi konusunda; NK hücreleri, granülositler ve makrofajları uyarır.

• Melatoninin kanser engelleyici bir ajan olduğuyla ilgili çok sayıda bilimsel araştırma bulunmaktadır. Melatoninin, anti kanser ajanlar ile anti-proliferatif ve sinerjetik etkisi, hem in vitro  hem de in vivo  çalışmalarla rapor edilmiştir. İn vitro ve hayvan çalışmaları, melatoninin anti-tümör etkilerinin anti-mikotik ya da immünomodülatör aktiviteden kaynaklandığını düşündürmektedir. Kanserin bir çok türü ile ilgili çalışmalarda, melatonin hem tek başına, hem de kemoterapi, radyasyon terapisi, hormon terapisi ya da immünoterapi ile birlikte kullanılmıştır. Çalışmalar, ilerlemiş akciğer kanseri ve melonoma gibi tedavi edilemeyen belirli kanser türlerinde, hastanın yaşam süresini uzattığı ve kalitesini geliştirdiğini göstermiştir. Radyasyon genellikle anemiye sebep olur. Melatonin, trombosit üretimini canlandırarak, kanser hastalarında düşük trombosit sayımı ve anemiyi etkin bir biçimde tedavi ettiği görülmüştür.

• Çeşitli çalışmalar, düşük melatonin düzeylerinin göğüs kanser riski ile ilişkili olduğunu göstermiştir. 17 Ekim 2001’de Journal of the National Cancer Institute’de, melatonin düzeylerinin genelde en yüksek olduğu 01.30 civarında uyuyamayan kadınlar arasındaki göğüs kanseri riskinin önemli artışı üzerine iki çalışma yayınlanmıştı. Laboratuar çalışmalarında, melatonin eksikliğinin belirli göğüs kanseri hücrelerinin büyümesini canlandırdığı, hücrelere melatonin verildiğinde de büyümenin yavaşladığı görülmüştür. Bir başka küçük çalışmada ise, göğüs kanserine karşı tamoksifen alan ve hiçbir gelişme göstermeyen kadınlara melatonin takviyesi yapmanın, tümörlerin %28 oranında küçülmelerine sebep olduğunu göstermiştir.

• Çalışmalar, prostat kanserli erkeklerin, sağlıklı olanlara oranla daha az melatonin düzeylerine sahip olduklarını göstermiştir. Küçük ölçekli bir çalışmada, medikal tedavi ile birleştirilmiş melatonin, metastatik prostat kanseri hastalarında 14 erkekten 9’unun kurtulmasına vesile olmuştur. University of Maryland Medical Center’e göre: “Göğüs kanseri olan kadınlar ve prostat kanseri olan erkeklerin, sağlıklı olanlara oranla melatonin düzeylerinde düşüşler görülüyor. Melatoninin düşük düzeyleri, belirli tipteki kanser hücrelerinin büyümelerini uyarıyorlar, bu hücrelere melatonin vermek, büyümelerini engelliyor.”

• Klinik bir deneyde, bir tür beyin kanseri olan glioblastomalı hastalara, ya radyasyon ve melatonin, ya da tek başına radyasyon verilmişti. Bir yıl sonrasında melatonin alan hastaların %23 yaşıyordu, ama sadece radyasyon alan hastaların hiç biri hayatta değildi. İtalya’da onkologlarca yapılan bir çalışmada, kemoterapiye yanıt vermeyen küçük olmayan akciğer kanser hücrelerine melatonin verildi. Melatonin verilmeyen aynı türde kanseri olan hastalarla karşılaştırıldığında, bir yıl sonra; melatonin alan hastaların %26’sı hayattayken, melatonin verilmeyen hastaların tümü hayatını kaybetmişti. Melatonin ile ilgili olan klinik deneyler şimdilik erken evrededir. Ancak, şimdiye dek, melatonin takviyesi, önemli sitokinlerin üretimini harekete geçirmiştir. Kanser hücrelerinin büyümesini engelleyen IL-2’de %51, tümör nekroz faktörü alfa oranında %28 ve, interferon-gamma da ise %41’lik bir çoğalma gözlemlenmiştir.

Melatonin Hangi Bitkilerde Bulunur?

Kızılcık ve vişne şerbeti, rezene, anason, sarıkantaron, papatya çayı, ayçiçeği, ceviz, badem ve fındık gibi besinler melatonini artırıcı etki gösterirler. Bazı yiyecekler melatonin salgılanmasını tetikleyerek uyku düzensizliğini ve uykusuzluğu gidermeye yardımcı olabilir. İtalya’da yapılan bir araştırmada uyku sorunu olan 15 kişiye iki hafta boyunca sabah ve akşam olmak üzere 227 gram vişne suyu verilmiş ve bu kişilerin uykusuzluk belirtilerinin azaldığı gözlenmiştir.

Melatonin Takviyeleri

Melatonin genellikle, uyku sorunları yaşayan insanlara yardımcı olan güvenli bir takviye olarak kabul edilir. Doğal ve sentetik olmak üzere iki tipi kullanılır. Doğal melatonin hayvanların pineal bezinden üretilir. Doğal melatonin, hayvanın taşıdığı virüslerden negatif yolla etkilenmesi gibi bir risk taşıması adına insanlara da zararlı olma potansiyeline sahip olabilir. Sentetik melatoninde ise böyle bir risk söz konusu değildir. Melatoninin uygun dozu, insandan insana değişiklik gösterir. Yatmadan bir saat önce 1-3 mg. genellikle etkilidir, ama bazı insanlarda, 0.1-0.3 mg.’lik bir doz bile uykuyu geliştirebilir. Var olan çalışmalar ve klinik kullanıma dayanarak, melatoninin genellikle tavsiye edilen dozlar ile, kısa dönem kullanımda güvenli olduğu düşünülmektedir. Doz aşımı, ertesi günde, uykulu olma hali, baş ağrısı, depresyon ya da bağırsak bozukluğuna sebep olabilir. Ciddi hastalıklarda kullanımla ilgili olarak öncelikle doktora danışılmalıdır.

---------

Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.

Share on:

“Melatonin Nedir?” üzerine 11 yorum

  1. bunun ilacının adı nedir ne hangi uzmana muayene olmalıyım. tşk ler

  2. melantonini ilaçlardan daha çok daha doğal ortamlarda alırsanız daha iyi olur doğadan toplanan besinlerde köylerde daha iyi bulunur ilaçlardan kesinlikle uzak durulmalıdır…

  3. Bana kadın Doğum doktorum verdi. Farklı ülke seyahatleri dolayısı ile de uykusuzluk sorunlarım İçin. İçtikten 20 dk sonra bebek gibi oluyorum. Sabah çok dinç uyanıyorum. Bağışıklık sistemim yok gibi birşey. Ama bu hap benim daha dirençli olmamamı sağlıyor gibi geliyordu. Okuyunca anladım ki (başka sayfalardan da araştırdım) bağışıklık sistemine de iyi geliyormuş. Ayrıca gençlik hapı diyorlar buna. 40+yaş İçin uygunmuş daha çok. Şükürler olsun ki 26 yaşımda buldum. Bağımlısı olmamak İçin 2 hafta 1-3 gün arası alıyorum. Bu kadar yazıyorum çünkü özel doktorlar genelde öneriyor. Çünkü öngörü ve fazla paradan kaynaklı ekstra bir ilgi-iş sevgisi var. Doktora danışılarak kullanılmasını öneririm.

  4. Sağlıklı yiyin için, zamanında yatın, vucudumuz ihtiyaç duyduğu herşeyi zaten üretiyor extra bir desteğe ihtiyacı yok, kendinizi bilimsel zehirlemeyin.

  5. Ben aşk acısını azaltıyo diye geldim ama uykuyla ilgili şeyler yazıyo hep 😃

  6. O salgı ancak tüm yanlış düşüncelerden kurtulunca salgılanan evrensel gerçekleri bilebilen insanlarda ortaya çıkar başka bir şekilde çıkmaz…

  7. Ne kadar gozumuzu kapatirsak kapatalim epifiz bezimiz topugumuzdan gelen isinlarla salgılanmasını keser ve uyanmamizi sağlar özellikle florur içeren şeylerden uzak durmalıyiz diş macunlarimiz içme sularimizdan başlayarak bir miktarda olsa florurden uzak durmalıyiz diye düşünüyorum ..

  8. uyuyamıyorum gece ancak 2-3 saat uyuyorum günlükleri halsiz oluyorum uyku ilacı efexör kullandığım halde.

  9. Melatonin hormonu bilimsel olarak karanlığın girmesiyle aktive olan bir hormon. Güneş battıktan sonra salgılanmaya başlar gece yarısı max. seviyeye ulaşır ve sabah tamamşyle salgılanması durur. Bu olayın güneş ışığının yaydığı ışınların etkisinin olduğu tahmin edilmeltedir. Yani istediğiniz kadar gözünüzü kapatın eğer sabahsa epifizden melatonin partikülleri salınmaz.

  10. MERHABA BENİM ÖĞRENMEK İSTEDİĞİM BİR ŞEY VAR. BU MELATONİN HORMONUNUN SALGILANMASI İÇİN KARANLIK ORTAMDA YATMAK ŞART MI YOKSA IŞIĞIN GÖZÜMÜZE GİRMESİNİ ENGELLEMEK Mİ ÖNEMLİ. YANİ SADECE GÖZÜMÜZÜ GÖZ BANDI İLE KAPAYIP YATSAK OLUR MU? BAŞKA BİR SİTEDE GÖZLERİ GÖRMEYENLERİN KANSERE YAKALANMA RİSKLERİNİN ÇOK AZ OLDUĞUNU OKUDUM. BU YÜZDEN SORUYORUM. YANİ GÖZÜMÜZÜN IŞIĞI GÖRMEMESİ Mİ ÖNEMLİ OLAN? LÜTFEN BU KONUDA BİLGİ ALABİLİR MİYİM?

Yorum yapın

css.php